28 Ağustos 2009 Cuma

Huzur....

Bir hafta kadar önce çevreme baktığımda boğulduğumu hissettiğim bir an da kendimi dostum Günter in yanında buldum.

Var olan tüm yeni iletişim sistemlerini, ve dağarcığımıza zorla yerleştirilmeye çalışılan tanımlamaları bir kenara bırakarak eski ama bilindik yöntemlerin çok daha sıcak ve doğru havasında dört günümü Günter le birlikte Norveç kıyılarının fiyortlarında huzur içinde geçirdim.

Aradığım kelime buydu aslında; Huzur.....

Seni ta çocukluğunun o eski günlerinden beri tanıyan, çoğu kişiye göre çok yaşlı ama yüreği pek genç bu dostla ve hafızasında seninle yada sana ait bir çok şeyle sohbetlere dalmak unuttuğum bir şeydi.

"Neleri unuttuk?" diye düşündüm bir anda....

O kadar çok ki unuttuklarımız.

Dokunmayı unuttuk birbirimize, dinlemeye hiç zamanımız yok sanki en çok dinlemeyi unuttuk gibi geldi bir an...

Günter anlattıkça kah gözlerim yaşardı anlattıklarından, kah kahkahalarla gülerken farklı bir yaş geldi gözlerimden.Soğuktu hava ama etrafa bir dostla anıların içinde kaybolabilmenin sıcaklığına etrafımızı saran olağanüstü doğa güzellikleri de eklenince bir başka dünyadaydım sanki. Hiç bitmesini istemediğim bir yolculuğun içindeydim.

Oysa bu ilk değildi benim için.Ergenlik dönemimde annemle beraber yaptığım ve bana düşünemeyeceğiniz kadar zor gelen bir macera için Norveç in fiyortlarında annemle dolanırken çılgın bir anneye sahip olduğuma karar vermiştim.

Ve bu seyahatte Norveç halk şarkılarına annem büyük bir coşkuyla eşlik ederken rock müzik benim için yepyeni bir ufuk açmışken soğuktan donmuş ve annemin;

"Dinle Adan burada suyun sesini duyman için su olman gerekir, hadi su ol" cümlesine hiç anlam verememiştim.

Günter den annemle ilgili hikayeler dinlemek ayrı bir güzellikti. Ergenliğimde yada gençliğimde dünyanın merkezindeyken hep yanımızda olacakmış gibi dışarı da bıraktıklarımız ve onların öyküleri nasıl da anlam kazanıyor birden bire.

Dün çok güzel bir müzik bloğunda aslında pek dinlemediğim bir müzik türünden bir albüm indirdim. Birden bire bu albümü bu yolculuğa çıkmadan önce dinleyebilmiş olmayı istediğimi fark ettim.

Sevgili dostum Günter ile bu yolculuğa bir kez daha çıktığimda dediğim gibi yine dondum, ama öylesine büyüleyici geldi ki bu sefer bu manzara, annemin hiç unutmadığım yüzünü bir kez daha hatırlarken yine bildik Norveç halk şarkıları söyleniyordu. Bu sefer bende katıldım bu halk şarkılarına.

Ve bu albümü dinleyebilmiş olsaydım, bu yolculuk farklı bir anlam bulurmuydu bilmiyorum ama niyese yeniden annem geldi aklıma ve annemin;

"Su ol Adan" cümlesindeki bilgeliği....

Bu albümü dün gece aquavit, yani nasıl desem Norveçlilerin rakısı diyeyim, eşliğinde yudum yudum içtim adeta.

Uğrayın derim bu yere.....

http://ku-ba-ba.blogspot.com/2009/08/vangelis-oceanic-1996.html


4 yorum:

  1. Açıkcası sayın titus, blog izlemem, hatta uzun bir süre bloglara karşı direndiğim bile söylenebilir.

    Çünkü dağ taş blog dolu, ve bence blog sahibi olmak büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor.

    Zorunluluktan kaynaklanan bazı olgular istemediğin yerlere seni sürükleyebiliyor, blog uygulaması da benim için aynı anlamdadır.

    Onca anlamsız blogun arasında kendine özgü bir blog sizin ki. Kimseden pek bir şey beklemeden doğaçlama gelişen ve size ait yazıların çoğunlukta olduğu saygın bir yer.

    Evet huzur....

    Kim aramıyor ki, kısa bir süre de olsa bulabildiyseniz eğer, sizin adınıza sevinirim.

    Kubaba için yazdıklarınız a da ayrıca teşekkürler. Ancak sanmayın ki buraya yazılanlar bu cümleniz yüzünden oldu.

    Kendine özgü doğru bir yer olması bir ilk gerçekleştirdi benim için.

    YanıtlaSil
  2. içe dokunan bir yazı daha
    bunu hep yapıyorsunuz..

    YanıtlaSil
  3. öyle samimi ve dogal ki paylaşımlarınız ..
    içine girebildiginiz anlatımları yakaladıgınız da aldıgınız haz, bir sonrakini beklemeye yöneltiyor.
    'Hayat, insanın yaşadığı değildir, aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır' Marquez i anımsattı yazınız.

    ku-ba-ba yı ziyaret ettim.
    güzel albümler, tanıtım bilgileri nasıl yaşayan ve doyurucu , hazine bulmuşa döndüm:)
    eee eskiler boşuna dememiş mekanı mekan eden içinde ki insan diye.. eli degenlere baktım da özensiz olması imkansız:)
    hani şikayetleniyoruz ya teknolojinin hızlı gelişiminden, mekanik toplum yaşamına itildigimizden, sanallıktan vb.vb..
    önemli olan baktıgınız yerde ne gördügünüz sanırım. ben iyi ki bu ekrana bakıyorum da bu güzellikleri görüyorum.

    su ve ben.. nickimle müsammadır efendim:)
    sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili dostlar,

    Gerçekten burayı oluştururken hiç bir amaç gütmeden içimden geldiği gibi davranmayı hedef alarak işe başlamıştım.

    Bir çeşit yaşadıklarımdan yola çıkarak içimdekileri dökme yeri gibi düşünmüştüm.Bu amacımdan sapmış değilim, burası bu şekilde devam edecek.

    Ama kapımın çalınması ve aslında doğru kişiler tarafından çalınmış olması sanırım benim şansım oluyor.

    Çok güzel özetlemişsiniz aslında sevgili ocean, mekanı mekan yapan içindeki insandır.

    Benim mekanım harika bir yer diyeceğim bu sebeple çünkü kapımı çalanlar çok güzel insanlar, hepinize teşekkürler.

    YanıtlaSil