18 Nisan 2010 Pazar

Tam anlamak, tamamlanmaktır…



“En önemli ustalık kaybolmaktır” diyor değerleri sorgulayan bir dâhi. İnsan toplumdan kaçtıkça kendine doğru yol almaya başlar. İçindeki ‘kendi’lerden sıyrılmak için zaman kazanan birey, yalnızlığının karanlığında zamanı yakarak kayboluşuna art alan oluşturur. Peki, ne(y)den kaçar insan? Gidilecek yer N’dir? Ne(re)ye yetişmek ister?

Modern toplumda çoğalmaya başlayan gizemli kırgınlar, içinde bulundukları algı karmaşasıyla yaşamaktan memnundurlar. Çünkü kayboluş, en iyi kaçış biçimidir.

İnsan en çok da kaygının kaynağı olarak varoluşun öznesidir. Fakat bu özne, korkunun ortaya çıktığı alan olarak kendinin nesnesi durumuna gelir. Hem varoluşun, hem de yok oluşun öznesi olan insanın uzaklaşma isteğinin altında yatan psikoloji, varoluşsal korkudan başka bir şey değildir. Josef K’nın korkusunu anımsayın.

Bu yüzden, uzaklaşma/kaçış bir duygusal tepkidir ve altında sağaltılamaz korkular vardır. Yaklaştıkça (kitleye) korkunun çoğalacağını bilir gizemli kırgınlar. Yaklaştıkça ince şeyleri kaybedeceklerini bilirler. Her gün tapınılan yüzlerin, cilalanan sözlerin herkes için bir anlam ifade etmesi, onlar için çok da önemli değildir. Önemli olmaya başladığı andan itibaren kayboluşun derin hazzı da kaybolur. Çünkü herkes herkestir!

Önem vermemeye önem verir gizemli kırgınlar. Onları yollarından edecek, yavaşlatacak bir tek silah vardır; düzen. Kaybolma ‘ada’sının sakinleri düzenden korktukları kadar düzensizlikten korkmazlar. Çünkü düzensizliğin deruni bir çekiciliği vardır. Düzensizlik eril, düzen dişildir. Bu yüzden gerçek’ten kaybolmak isteyen kadınlar, kaybetmiş kadınlardır.

Zaman geçer. Yıllar geçer ve hiçbir gizemli kırgın kayboluşunu bildirmez. Kayboluş onun remzidir yalnızca... Birçok insanın ‘varmak için’ düşlediği, ‘ütopya ada’sının paratoneri olan kaybolma zevkinin bir adı da boşluk arayışıdır. Çünkü boşluk duygusu, nesne eksikliğinin hissedilmesiyle ortaya çıkar. Korkuyu içe salacak bütün çentikler dışta kalır böylece.

An, bitişmektir zamana. Zamanın ritmini yakalay‘an’ anlayabilir ancak. An’ın gelgitindeki zarafeti görmeyi becerenler, boşluğu yakalamak için kaybolanlardır. Korku, kayboluş ve boşluk…

Tam anlamak, tamamlanmaktır…

Adem Eyüp Yılmaz


1 yorum:

  1. İlginç bir yazı açıkcası...

    Zaman zaman kaybolmak en doğal ihtiyaçlarımızdan biri gelmiştir bana...

    Özellikle toplumdaki birçok şeyle aynılık taşımıyorsan çevreni saran onlarca anlamsızlığın içersinde büyüyen yalnızlığın tek başınalığa doğru yol almasını önlemenin doğal sonucudur.

    Her zaman yalnızlıkla tek başınalığı ayırt etmek gerektiğini savunmuşumdur.. Aynı kelime gibi kullansakta benim için aynı anlamda değildir.

    Tek başınalığı tercih etmemekle birlikte yalnızlık tercih edilebilecek olgulardandır, çünkü yalnızlığın bir çoğulluğu olduğuna inanırım.

    Göremediğin, bir çok şeyi görebilme, duyamadığın bir çok şeyi duyabilme şansı verir insana.

    Kaygılarımızın da bizleri biz yapan özellikler taşıdığına inanmışımdır.Arayışlara, çarelere belki de çözümlere götüren yol oradan geçiyor gibi geliyor bana.

    Tam anlamak yani tamamlanmak güzel olsa gerek, başarılı olduğumuza inanamadığım konulardan biri gibi geliyor bana.

    Keşke tamamlanabilsek...

    YanıtlaSil