Bir kaç gündür içimde garip bir huzursuzluk var. Aslında bu huzursuzlukla bir ömür geçirmiş olduğumu yeni yeni fark ediyorum.
Bir yere ait olamamanın verdiği tatsız bir duygu bu.
Hemen her yerde duyabilirsiniz bu yabancılığı.En yakın dostlarınızın ve sevdiklerinizin arasındayken bile bir şeyler vardır, siz oraya ait değilsinizdir ve soru bankası gibi çalışan beyniniz üretmeye başlar soruları....
O zaman nereye aidim?....
Hep ötelediğiniz bir yanıt vardır aslında; "Bir yere ait değilim" ama öylesine güzel gizlersiniz ki bu cevabı sanki bu cevap sizin toz şeklinde bulutlara karışmanıza sebep olacaktır.Ve bundan korkarsınız...
Korkularınızı doğru bir şekilde yönlendirmenin yolunu bulup bulmamak belki becerinize kalmıştır, yada genetik şifrenizdeki yeteneğe....
Bu duygularla boğuşurken yine Norveç li bazı arkadaşlarımla birlikte kurmuş olduğumuz jazz grubunda bagetleri sallarken aksak ritim çaldığımı fark ettiğimde, beraberinde gelen doğaçlama bir yanım Türkiye ye doğru uzandı.
Aksak ritimlere hiç alışmamış kulaklar için etrafa yayılan ritimler büyük bir beğeni kazanırken sanatçılar için alkış ın önemi olduğuna inanan düşünceye inat alkışların bir an önce bitmesini ve evime dönen yolda olmayı istediğimi fark ettim.
Güzel bir konserin ardından hemen evine kapanmak isteyen sabırsız, telaşlı ve uyumsuz "ben " sanatçı kaprisi adı altında tanımlanırken içimde yaşattığım fırtınanın sendelemesindeydim oysa. Hissettiklerimizin dışarıya yansıması zaman zaman yanlış anlaşılsa da, sahipken sahip olduğumuzun farkında olmadığımız kaybettiklerime dönme telaşımı kim anlayabilir ki?
Hiç bilmediğim bir müzik ti oysa Türk Sanat Müziği ülkemdeyken. Ya da tercih etmediğim diyeyim... Bu gece 40 yaşımdan sonra tanıdığım bir sanatçının albümünü dinlemek için koşar adımlarla evime gitme telaşımı anlar mı Norveçli arkadaşlarım?
Nazım orada da büyük bir dev ken aslında bu müzik için yazdığı şiirin anlamını anlatabilirmiyim onlara.
Martılar ah eder, çırparlar kanat
Deryalar açılır, kat kat...
Gayri beklemeye kalmadı tâkat
Görünsün karşıdan İstanbul şehri...
Dalgalar yar beller, kopar kıyamet!
Deryayı kan eder, kan eder hasret
Gayri beklemeye kalmadı tâkat,
Görünsün karşıdan İstanbul şehri’....
Ey büyük usta!
Affet beni.
Ülkemdeyken Mesut Cemil i isim olarak bilsem de bu şarkıyı bilmezdim, ve sözlerini hiç bilmezken seni sevdiğimi söyler dururdum. Ne kadar eksikmiş sevdiklerim bile...
"Görünsün karşıdan İstanbul kenti!!! " Çamurunu, pisliğini, keşmekeşliğini, neleri özlediğimi bir bilsen!!!!
Ve yine bana bir çok anlamda bambaşka ufuklar açan Münip Utandı yı hayatıma katarken yürümeye yeni başlayan bir çocuğun sendelemesi gibi hayatım...
Teşekkürler, eksiklerimi görmemi sağlayanlara teşekkürler....
Sanem hanım bir kez daha teşekkürler, içimdekileri tam olarak anlatabilecek gibi değilim ama beni anlayacağınızı umuyorum. Yaşamın toz bulutunda sessiz türkülerimiz başlığında yazdıklarınızda sizi o kadar iyi anlamıştım ki, bu gece Münip Utandıyla da bende patlak verdi herşey.
YanıtlaSilİnsanlar bu sitenize sıklıkla girmeli, orada kıyı da köşede kalmış her yazıyı okumalı. Yaşamın ta içinden gerçek öyküler ve sözler onlar.
www.dolandagel.biz
bizde Norveç'e gelmeyi düşünüyorduk yaz'ın:)
YanıtlaSilbu duygu sanırım hepimizde var. defterlerimin birinde vardı bir söz: "Kime sorsan evinde bir oda eksik" ya da yıllardır kullandığım "ben nerede değilsem orada iyi olacakmış gibi gelir.." hep bunu içinde hissedenlerin ifadeleri olsa gerek..
Ah sevgili dostum, mesajına onay verirken siliniverdi birden, yada heyecandan yanlış bir şey yaptım.:)
YanıtlaSilAh!!! nasıl güzel olur her zaman kapım açıktır....
Evet, kendini bir yere ait hissedememenin ne olduğunu gayet iyi bilirim.Bence çok güzel ifade etmişsiniz bir çok şeyi.
YanıtlaSilAslında hepimizin içinde bir parça olduğuna inandığım konulardan bir tanesidir. Sanırım bizler biraz daha yoğun yaşadık, aslında ötekileştirildik. Sadece yurt dışında mı ötekileştirildik? Gayet iyi biliyorum ki siz de kendi yurdunuza geldiğinizde yine bir yabancıydınız. Ruhi Su güzel söylemiş;
Acı Vatandır Almanya benim için. Biz ülkemizde de Alamancılardandık...
Bir çok anlamda bu kendini bir yere ait hissedememek olgusunu yaşıyoruz sizinde belirttiğiniz gibi. Ve bir anda belki de hiç beklemediğimiz bir anda öylesine yüksek bir hızla ortaya çıkışıyor ki bu ait olamama durumu, işte o anda hissedilenlerin neler olduğunu tabikii anlıyabiliyorum.
Bir konuda sizinle benzeşen bir yönümüz var. Dolandagel e insanların uğrayıp uğramaması pek o kadar beni ilgilendirmiyor. Zaman içersinde yaşadıklarımdan yola çıkarak bir şeyleri paylaşma merkezinden başka bir şey değil benim için. Özellikle bloglar, siteler vs. ler benim hayatımda hiç yer almazken, garip bir şekilde kendimi içinde buluverdim.
Fena da olmadı hanii, bu ayrı bir konu:)
Münip Utandı gerçekten her yönüyle farklı bir sanatçı. Dolandagel de kendisini ve yine benim için önemli bir kişi olan kızı , dostum, arkadaşım, kardeşim, partnerim çok sevdiğim Merve Utandı yı da anlatma ya devam edeceğim.
Amacım tabikii kişileri tanıtmak değil birincil olarak. Bazı kişiler herşeyiyle bir kalitenin ve erdemin sembolüdür. Ve belki bugünki kuşak tarafından çok iyi anlaşılmasalar da ilerleyen zamanda yaptıklarıyla , katkılarıyla bir zamanlar aşağılanmış, yasaklanmış bir müziğin güzelliklerini ortaya çıkartabilen doğru kişiler bunlar.Onları tanıyor olmakta benim şansım:)
Nazım konusunda haklısınız. Bende sayın Münip Utandı yı tanımadan önce bu şiirin varlığından pek haberdar değildim bir Nazım hayranı olarak.Ama kendinizi kötü hissetmeyin, bu şiiri ve şarkıyı Türk müziği repertuarına katan kişi yine Münip Utandı dır.
Gördüğünüz gibi bir isim bilinenden çok daha fazla bilgi ve anlam yükleyebilir hayatımıza.
Yalnız değilsiniz....
Sevgili sudaay mesajını geri getirebildim:)Bir kez daha yazıyorum çok sevinirim.
YanıtlaSilSevgili Sanem hanım size de teşekkür ediyorum, evet devam etmeli bu koşulda dolandagel de" Utandı" lar