Sensizliğin tam yetmiş üçüncü günü bugün. Yarın bunun yetmiş dört, öbür gün yetmişbeş olma gerçeğini kabullenmekte ne kadar çok zorlandığımı bir bilsen....
Ve bu sayıların hızla artacağını bilmek öldürüyor beni.
Tam bunu düşünürken Nazım Hikmet geliyor aklıma sinirleniyorum Nazım a, nasıl der alışırsın bir tanem diye, nasıl der!!!!
Gidebileceğim en uzak köşedeyim artık.
Sen olmadan aynı şehrin havasını soluyabileceğimi hiç aklıma getirmedim.Hemen her yerde senin izlerin varken bunu yapabilmek kolay değildi bir tanem.
Arkada anılar bırakılmıyormuş bunu öğrendim bu yetmiş üç günde. Ya da ben beceremedim.Çekip gitmelerime alışıktım önceleri, ama bu sefer öyle kolay olmadı canımın içi."Yaşlanıyorsun artık" diyorum kendime ama biliyorum bedenimin ve ruhumun neden ret ettiğini bu durumu.
Yoksun....
Ellerimle çamuru şekillendirirken bakıyorum ortaya çıkan yüz senin yüzün. Saçlarını tarar gibi dokunuyorum çamura. Saçını, burnunu, gözünü şekillendirirken gözlerimi kapatıyorum ordasın yanımda sanki ama biliyorum;
Yoksun....
Nasıl zor geliyor nefes almak biliyormusun?
Gecenin ve gündüzün birbirine karıştığı bu kentte tıpkı şehir gibi karışığım. Geçen gün gittiğim bir birahane de iki sevgili yanyana otururken sesleri yükseldi tartışmaya başladılar. Nasıl baktıysam yüzlerine, adam; "Ne bakıyorsun, tartışamayacakmıyım sevgilimle dedi" bana.Tek bir cevap bile veremedim, korktuğumu düşündü sanırım sesimin hiç çıkmamasından ve sessizce koşar adımlarımla oradan çıkışımdan.
Oysa öylesine kıskanmıştım ki onları. Nasıl anlatabilirdim şu anda aslında dünyanın en mutlu insanı olmaları gerektiğini.
Yanyana olmak, nefesini duymak, gözlerinin içine yeniden bakabilmek için neler vereceğimi, anlatabilirmiydim?, anlayabilirmiydi?....
Saatlerce yaptığımız tartışmaları özledim. O tartışmalarda büyürdüm ben seninle. Farkında olmadığım bir çok şeyin farkındalığını oluşturan ve yaşatan sevgili, seni özledim.
Yeni bir dil yaratmalıyım özlemimi anlatabilmek için. Bildiğim hiç bir dil bunu anlatmada yeterli değil.Neleri özlediğimi bir bilsen ve bu özlemle yaptığım saçmalıkları sana bir anlatabilsem.....
Koca çocuğun, yaşamaya devam ederken, etmek zorundayken insan olmanın dayanıklılığının gönüllü temcilsicisi bu karanlık kentte.
Ve bu sayıların hızla artacağını bilmek öldürüyor beni.
Tam bunu düşünürken Nazım Hikmet geliyor aklıma sinirleniyorum Nazım a, nasıl der alışırsın bir tanem diye, nasıl der!!!!
Gidebileceğim en uzak köşedeyim artık.
Sen olmadan aynı şehrin havasını soluyabileceğimi hiç aklıma getirmedim.Hemen her yerde senin izlerin varken bunu yapabilmek kolay değildi bir tanem.
Arkada anılar bırakılmıyormuş bunu öğrendim bu yetmiş üç günde. Ya da ben beceremedim.Çekip gitmelerime alışıktım önceleri, ama bu sefer öyle kolay olmadı canımın içi."Yaşlanıyorsun artık" diyorum kendime ama biliyorum bedenimin ve ruhumun neden ret ettiğini bu durumu.
Yoksun....
Ellerimle çamuru şekillendirirken bakıyorum ortaya çıkan yüz senin yüzün. Saçlarını tarar gibi dokunuyorum çamura. Saçını, burnunu, gözünü şekillendirirken gözlerimi kapatıyorum ordasın yanımda sanki ama biliyorum;
Yoksun....
Nasıl zor geliyor nefes almak biliyormusun?
Gecenin ve gündüzün birbirine karıştığı bu kentte tıpkı şehir gibi karışığım. Geçen gün gittiğim bir birahane de iki sevgili yanyana otururken sesleri yükseldi tartışmaya başladılar. Nasıl baktıysam yüzlerine, adam; "Ne bakıyorsun, tartışamayacakmıyım sevgilimle dedi" bana.Tek bir cevap bile veremedim, korktuğumu düşündü sanırım sesimin hiç çıkmamasından ve sessizce koşar adımlarımla oradan çıkışımdan.
Oysa öylesine kıskanmıştım ki onları. Nasıl anlatabilirdim şu anda aslında dünyanın en mutlu insanı olmaları gerektiğini.
Yanyana olmak, nefesini duymak, gözlerinin içine yeniden bakabilmek için neler vereceğimi, anlatabilirmiydim?, anlayabilirmiydi?....
Saatlerce yaptığımız tartışmaları özledim. O tartışmalarda büyürdüm ben seninle. Farkında olmadığım bir çok şeyin farkındalığını oluşturan ve yaşatan sevgili, seni özledim.
Yeni bir dil yaratmalıyım özlemimi anlatabilmek için. Bildiğim hiç bir dil bunu anlatmada yeterli değil.Neleri özlediğimi bir bilsen ve bu özlemle yaptığım saçmalıkları sana bir anlatabilsem.....
Koca çocuğun, yaşamaya devam ederken, etmek zorundayken insan olmanın dayanıklılığının gönüllü temcilsicisi bu karanlık kentte.